6 Kasım 2010 Cumartesi

Köfteci Hüseyin.. @Taksim

İstiklal caddesine hepimizin yolu illa bir gün düşmüştür ancak bu caddeye gelip köfteci Hüseyini bilmemek cidden ayıptır, bu lezzeti tatmadan oradan ayrılmak bir insan için önemli bir kayıptır..

Rahmetli Hüseyin Taş Kösenin taksimde ki kilise sokağında tezgahta başladığı yolculuk 5 sene sonra kurabiye sokakta açtığı küçük köfteci dükkanıyla devam etmiştir.. 40 yıla yakındır hizmet veren bu lezzet mekanı, cidden damak tadına en güzel şekilde hitap ediyor ve sizi doyuruyor..



Fiyat ve hizmet anlamında memnun kalmamak için bir sebep yok, sadece öğle vakti giderseniz yer bulmanız cidden zor oluyor ayrıca kötü bir yanı da akşam 4 ten sonra kapatıyor olması..



Bir porsiyon köfte, piyaz ve içecek ile ortalama 15-17 lira para ödeyeceğiz bu yerde asla pişman olamayacaksınız, benden size tavsiye..




Afiyet Olsun..

Adres: Şehit Muhtar Mah. Kurabiye Sok. Akgün İş Hanı No; 7/A Beyoğlu/İstanbul
Tarif; AFM sinemasının arka sokağında kime sorsanız gösterir
Telefon: 0212 2437637

11 Eylül 2010 Cumartesi

Fatih Karadeniz Pidecisi, Yediğinizi Anlamadığınız Pide..

Evet, bence bu pidenin en önemli özelliği yediğinizi anlamıyorsunuz.. Genelde pide yemeye gidildiğinde en korkulan şey yediklerinizin midenize oturması durumudur, Fatih Karadeniz Pidecisinde böyle bir durum söz konusu değil çünkü yediğiniz pideyi midenizde hissetmiyorsunuz bile.. Pide yapımında kullanılan malzemelerden Peynir, yağ ve un Trabzondan özel getirtiliyor, kıyma eti ise anlaşmalı oldukları Fatihteki bir kasaptan özel hazırlanarak dükkana teslim ediliyor..




Sahibi yıllardır sabah dükkana geliyor akşam ise kapatmaya çok az bir süre kala dükkandan ayrılıyor, çalışanları ise biraz tecrübesiz olmalarına rağmen ilgiyle yaklaşıyor ve size asıl hizmetin önemi olmadığını lezzetin büyüsüne kendinizi bırakmanızı sağlıyorlar.. Pideyi 3 çeşit yiyebiliyorsunuz ; Peynirli, Kıymalı ve yağlı, hepsi de birbirinden güzel..



Pidelerin içinde size tercihim kıymalı ve üzerine yumurta olanı, onu yemek ayrı bir sanat.. Kıymalı pide kapalı bir şekilde getiriliyor ve içinde yumurta pişer durumda oluyor, bıçak ile üzerinden bir darbe vurarak pidenin ortasını açıyorsunuz ve pidenin kenarlarını yumurtaya banıyorsunuz, işte bu işin keyfi burada çıkıyor..




Bunları yedikten sonra yerinizden kalkınca hala kendinizi aç hissedebilirsiniz.. Bu yerin en güzel yanlarından birisi de Sur Kebaba yakın olmasıdır çünkü Karadeniz Pidecisinde tatlı bulunmuyor doğal olarak en yakın tatlı ihtiyacı Sur Kebabın meşhur Sur tatlısıyla gideriliyor..

Fatih Karadeniz Pidecisinde bir kişi bir pide ve içecekle ortalama 11-12 Türk Lirası ödeyerek karnını doyurabiliyor, mekan Fatih İtfaiyesine gelmeden hemen soldaki ilk sokakta, sakın yememezlik yapmayın cidden çok şey kaçırırsınız..

Afiyet Olsun..

Adres: Büyük Karaman Caddesi No.57 Fatih İstanbul
Telefon: 0212 523 97 95

25 Temmuz 2010 Pazar

İnci Pastanesi, Anıların Yenildiği Yer..

Evet, İnci Pastanesinde ben bütün anılarımı yiyorum, çünkü oraya girince geçmişten aklıma bir çok anı geliyor ancak gidip tezgahın üstünden aldığım bir tabak Profiterol ve bir bardak soğuk limonatayla her şeyi unutuyorum, yani bütün anılarımı yemiş oluyorum..

İnci Pastanesinden bahsedilince bizim evde babam hemen geçmişte oraya götürdüğü kız arkadaşlarından konuşuyor annemde bu olaya uyuz oluyor :), cidden de geçmişte kız arkadaşını kapan inciye götürürmüş, şimdilerde ise daha çok, iyi bir lezzet arayanların durağı olmuş durumda..



Bugün bir kez daha girdim o büyülü mekandan içeri, her zaman ki gibi ilk girişte ki tabureleri kimse görmediği için orası boştu ve direk oturdum, bir soluklandıktan sonra tezgah üstünden arkadaşıma ve kendime profiterol servisini yaptım.. Yaklaşık 1 dakika da tabak tertemiz olmuştu, profiterolün bence en önemli unsuru üstünde ki çikolata sosunun tadıdır, işte inci profiterol yerseniz bu sosun nasıl farklı olduğunu daha iyi anlarsınız..




Profiterol üstüne limonata içmeden sakın çıkmayın.. Afiyet olsun..


Adres; İstiklal Caddesi, 56, Istanbul
Telefon; 0212 293 9224‎

23 Temmuz 2010 Cuma

Başım Üstüne Abi ; Tavacı Recep Usta...

Eğer Tavacı Recebe giriyorsanız kapıda sizi ağırlayanlar nedeniyle oradan çıkmak istemezsiniz, Başım Üstüne Abi sloganı da tam bu noktada ne kadar doğru olduğunu gösteriyor. Sizi ağırlayanlar orada başlarının üstünde yerinizi ayırıyor ve mekandan çıkana kadar üstün bir hizmet ile sizi ağırlıyorlar..


İlk oturduğunuz güler yüzle alınan siparişinizden hemen sonra masaya içli kötfe, kuruluk dolma ve salatanız geliyor.. Bunları götürürken sabırsızca asıl olayın bittiği noktanın yani kaburga dolmasının geldiğini görüyorsunuz, ilk önce size bir gösterip sonra kemiklerin ve yağların ayrılması için bir kenarda çatal ve bıçak işin ustaları gerekli operasyonu yapıyorlar..





Görüntü ortada bunu yememek elde değil, tabi biraz hızlı yemek gerekiyor yoksa soğuk bir anlamı olmuyor, etin ağızda dağılması ise mükemmel oluyor..



Birde bunları yerken dostların etrafta olması ayrı bir keyif katıyor.. Kaburga dolmasını hızlıcana bitirdikten sonra asıl mekanın ismiyle bütünleşen sac tava masaya geliyor.. Pirzola ve kus başı etlerden oluşmuş lezzet bütünlüğü alıp farklı diyarlara götürüyor sizi, kendimi kaybettiğim o anları yazamıyorum bile :)



Bunları yedikten sonra bir ohh çekelim diyorsunuz ancak masaya çay ve dondurmalı irmik tatlısı gelince keyif iyice tavana vuruyor ve dünya bir başka güzel gözüküyor insanın gözüne.. Bu arada irmik tatlısın Sur Ocakbaşında daha lezzetli olduğunu söyleyemeyi unutmayayım..



Bunları yedikten sonra mırracı gelip dikiliyor tepenize, mırrayı içince mideye bir rahatlık geliyor ancak mırra fincanını yanlışla masaya koyarsanız cebinize bir zarar geliyor çünkü fincanı masaya koyan köylerde ağalar olduğu için şehirde de size ağa muamelesi yapılıp mırracı tarafından bir bahşiş isteniyor, ister veriyorsunuz ister vermiyorsunuz, eğer verirseniz çok güzel bir Türk kahvesi içmeniz mümkündür..


Biz yedik Allah arttırsın, Sofrayı kuran kaldırsın diyorsunuz ancak hesap biraz tuzlu 4 kişilik kaburga ve sac tava karışımı bir yemek yaklaşık 120-140 lira arası bir hesap demek oluyor ama paraya kıyıp bir gün gidin :)



Afiyet Olsun...

Adresi:Nispetiye cad. lavinya sok No. 2 Levent
Levent, İstanbul
Telefon:0212 280 04 24
Web:http://www.tavacirecepusta.com/

4 Temmuz 2010 Pazar

Bi'BuyukFest, Muhabbet, Sohbet, Eğlence ve Arkadaşlıklar..

İçmeyeceksen ne işin var kardeşim böyle bir olayda diyordu arkadaşlarım ama biliyordum ki içmesem de eğlencenin dibine vurabilecektim, keza öyle de oldu..

Alana ilk girdiğimizde Aslı, Murat ve Ercüment'in bizleri sıcaklıkla karşılaması böyle sıcak bir ortamın içeride de devam edeceği anlamına geliyordu. Funda ablalar ile karşılaşmamız ve Bülent abiyle derin bir sohbete girdiğimiz anlarda, birden ayaklanarak ilk önce resimlerimizin olduğu sergiyi iyice bir gezdik..




Rekor masasına geldiğimizde ise artık bu bölüm benim diyordum, sıcaktan biraz mezeler kötü olmuştu ancak hala yiyebileceklerim vardı, bir ara ortalığı kolacan ettim, abiler nöbet tuttuğu için elimi bile süremedim :) Çok güzel bir masa olmuştu, yapanların ellerine sağlık, rekorda hayırlı olsun..



Tekrar masalarımıza döndüğümüzde, ilk defa tanıştığım Serkan, Didem, Kemal, Fatih birlikte güzel bir sohbete daldık, tabi masamızda Funda Abla, Bülent Abi, Pınar, CansuGöktuğ ve Erdal da vardı, aslında çok kalabalık, eğlenceli bir grup olmuştuk.. Serkanın Vip muhabbeti, Bülent abinin nokta atışı sözleriyle ilerleyen dakikaların farkında bile değildik.. Meze tabağının kişi başına tek olması korkutmuştu beni ancak masaya gelen sütaş ürünleri( Keçi Peyniri ve Haydari ) bizi doyurmaya yetti. İkramda bulunan arkadaşlar ilk bizim masaya uğruyorlardı eğer kalırsa diğer masalara da dağıtıyorlardı :))

Konser için herkes tribünlere yerleşmişken biz yayıldığımız çimlerin üzerinde hem şarkıları dinliyorduk, hem de koyu sohbetimizi bırakmıyorduk, gırgır şamata o biçimdi yani :)) Sonunun gelmesini hiç istemiyordum ancak gece yarısına yaklaştığımızda artık blogger arkadaşlarla vedalaşıp kuruçeşme arenada ki mükemmel günümüzü sonlandırmıştık.. Emeği geçen, masamızı şenlendiren, selamını eksik etmeyen herkese teşekkürler, saygılar..


26 Haziran 2010 Cumartesi

Şiş Ciğerin İstanbul'daki Adresi...

Eğer ciğeri benim gibi sevmiyorsanız, Ciğerci Hulusi'den sonra fikriniz değişebilir...

Bilenler için Asmalı Mescitte Ciğerci Hulusi vardır, ciğeriyle meşhur olduğu söylenir, iki kere gittim ikisinde de ciğer yemeden çıktım çünkü sevmiyordum. Şirketteki Mersinli arkadaşım hatta benim hocam diyebileceğim birisi( Erdal Şahin ) tarafından Ciğerci Hulusiye gitmem yönünde bir tavsiye aldım ve ilk fırsatta yola koyuldum..

Kadıköy PTT arkadasın da ki sokaktan sahile gitmek için sağa döndüğünüzde bütün esnaflar bilir burayı, Ciğerci Hulusi Mersin Usulü Şiş Ciğerin İstanbul'da ki en iyi adresi diyebiliriz..



İki katlı mekanda oturduğunuz an itibariyle masanız donatılıyor, közde soğan, közde domates, sumaklı soğan, ezme, yeşillikler ve yanında lavaş ekmeği...




Bu lezzetleri yerken birden şiş ciğerler önünüze geliyor. Bir porsiyon 10 şişten oluşuyor, isterseniz şişleri 5 ciğer 5 et olarak talep edebiliyorsunuz.. Ciğerler o kadar güzel servis ediliyor ki, yediğiniz ciğerin kuzu etinden farkı olmadığını anlıyorsunuz.. Şişleri lavaş ekmeğine sarıp tek bir kalemde ağzınıza atabilir ve tam Mersin işi şiş yemiş olursunuz :) Şişleri lavaşa çekip üzerine ezme ve soğan ilave edince cidden tadından yenmiyor..





Şişleri bitirdikten sonra sıra tatlıya geldiğinde, mersinin meşhur tatlısı kerebiç önünüze geliyor. Kerebiç Mersinde sadece ramazan ayında yapılırken sonradan hızlı bir şekilde yayılmış.. Kerebiç anlatılmaz yaşanır bir lezzet, yanında çayda olunca süper oluyor..




Toplam iki kişinin 45-50 lira hesap ödeyerek rahatlıkla bütün bunları yiyebileceği bir mekan, lezzetleri ise cidden şüpheye hiç gerek yok..

Adres; Caferağa Mah. Mühürdar Cad. Misbah Muayyeş Sok. No:6/4 Kadıköy/İstanbul
Adres tarifi: Kadıköy PTT arkadasın da ki sokaktan sahile gitmek için sağa döndüğünüzde bütün esnaflar bilir
Telefon: (216)336-1123

22 Haziran 2010 Salı

Aboovvvvv..

Mesainin bitiminden saatler geçmişken, sevgili dostum güzel insan Güney Yasavur ile kebap sohbetine daldık, kendisi bu konuda ihtisas yapmış olduğu içinde genelde onun konuşmasıyla geçen bir sohbetimiz oldu.. Artık o kadar konuştuktan sonra bir şeyler yapmamız gerekiyordu, büyüğüm olarak ona uyma kararı aldım ve peşinden evimden çok uzak olan içerenköye gitmek için yola koyuldum..

Ekip 3 kişiden oluşuyordu ; Güney Yasavur, Göktuğ Gürsoy ve Ben..

Gittiğimiz mekan Kayışdağ Caddesi üzerinde ki harika Adana Kebapçısı, Aboov Kebaptı..

Fazla konuyu uzatmayayım, içeriye girdiğimiz Güney nedeniyle çok sağlam bir karşılama bizi bekliyordu, özel bir ilgi alaka vardı, Güney abinin oranın daimi müşterisi olduğunu anlamam gecikmemişti.

Masaya otururuz oturmaz, yan taraftaki Adıyaman Çiğ Köftecisinden büyük bir tabak geldi ve bitmesi çok uzun sürmedi :) yanında tabi turşu da getirmişlerdi..




Güney'in verdiği sipariş toplam 10 Adana ve 5 Kanat Şişten oluşuyordu, sabırsızlıkla beklemeye koyulduk.. Gelen tablo, cidden picasso'nun bir eseri gibiydi, adanaların yapımı mükemmeldi, et çamur gibiydi ve lezzeti harikaydı, aynı zamanda kanatlarda küçük olarak seçilmiş, tek bir hamlede yenebiliyordu.. Tablodaki en çok dikkatimi çeken nokta ise soğanların suyunun sıkılarak servis edilmesiydi, cidden başarılı bir teknik olmuştu..




Bu tablonun bize maliyeti içecekler dahil 100 lira olmuştu.. Ortalama 6-7 kişinin doyacağı bir tepsiyi biz 3 kişi yemiştik ancak eş dost akrabayla gidilebilecek ve fiyatları uygun bir mekan..

Adres; Kayışdağ Caddesi, İçerenköy.
Tarif; Kozyatağından doğru Küçükbakkalköye gelirken, Küçükbakkalköy girişinden 50 metre geride sol tarafta..

21 Haziran 2010 Pazartesi

Cezayir Usta'nın Yeri.. Bağdat Ocakbaşı...


2010'nun Güngöreninde böyle bir lezzet hala bozulmadan devam ediyor..

Pazar günü çok bunaltıcı bir hava varken aklıma takıldı bugün ne yapabilirim diye, birden yağmur bastırınca evde kaldığımın işaretidir bu dedim ancak Allah duymuş ki sesimi yağmurun dinlemesi fazla uzun sürmedi, tabi benimde kendimi sokaklara atmamda gecikmedi..


Yönümü Güngörene çevirdim, Kebabın büyük üstadlarından Cezayir Ustanın Bağdat Ocakbaşına doğru gidiyordum, Metrobüse bindim, Maltepe durağında indikten sonra üstten Köyiçi minibüslerine bindim, köyiçinde inince nereye sorsanız size mekanı gösterirler..

Sokağa ilk girdiğinizde İstanbul'dan bir sokak değil Gaziantep'in göbeğinde hissediyorsunuz kendinizi.. Cezayir Ustanın mekanı da direk gözümüze çarpıyor. İlk başta İçli köfte ile açıyorduk perdeyi, böyle bir içli köfte yemeyeli de uzun zaman olmuştu, içinde ki malzemeden patlayacak bir hal almıştı köfte, malzemeler ise o kadar lezzetli ki, ikinciyi söylememek için zor tuttum kendimi..


İçli köfteyi yerken kendimden geçmiştim, peşinden köpüklü ayranda çok iyi gelmişti, biraz ekşi bir ayran olmuştu ancak o bile çok başarılıydı..

İçli köfte ve ayran mideye gitmişti artık kebap diyerekten kendimi parçalamak üzereydim, bu arada arkadaşın adanası geldi ancak benim kuzu şiş yoktu, arkadaşımın kebabına saldırmak istiyordum ancak o da çok iyi muhafaza etmişti, anlamıştı galiba benim saldıracağımı :) Tam ben derin kebap düşüncesine dalarken, pidenin üzerinde kuzu eti, domates, yeşil soğan ve maydanoz parçacıkları önüme serildi.. İşte benim bittiğim an bu andı, hangi ara yedim bitirdim bende anlamadım ve bir anda olup bitmişti, kuzudan eser kalmamıştı..


Artık kebap bittikten sonra son noktayı Künefe ile koyma zamanı gelmişti, özel olarak talep ettiğim üzere kısık ateşte pişirilen küfenem gelmişti ve neredeyse geliş hızıyla oda bitmişti, cidden lezzeti süperdi..



Çok güzel bir akşam olmuştu benim için, bu lezzetleri sunan Bağdat Ocakbaşı çalışanlarına sevgiler saygılar..


Fiyat: 2 Kebap 3 Ayran 1 Su 1 Künefe toplam 26 lira..
Adres tarifi: Köyiçi meydanına geldiğinizde dürümcülerin sokağını sorarak Bağdat Ocakbaşına ulaşabilirsiniz.
Adres: Merkez Mah. İkbal Sok. No:12
Telefon: (212)461-9141
Web sitesi: www.bagdatocakbasi.com



20 Haziran 2010 Pazar

Kebap Bahane Tatlı Şahane.. Sur Tatlısı...

Arkadaşlarla Fatihte bir nikah törenine katılmıştık, nikah sonrasında Özbek Pilavı diye bir olay vardı ki onu size ayrı anlatacağım, konuya dönelim hemen, nikahı olan arkadaşımızı tebrik ettik, dışarı çıktığımızda eve dönmeye vaktimiz vardı ve arkadaşlar ne yapalım diye sorarken bir tanesinden "Sur Kebap" diye bir ses çıktı... İşte benim Sur Kebap ile tanışma anım...

Mekana ilk girişte güler yüzlü mekan sahipleri karşılamıştı bizi ama benim mekan sahiplerini görecek gözüm yoktu, gözlerim askıda ki kuzulara kaymıştı yani Büryan Kebabı.. Büryan Kebabı; iç organları alınmış kuzunun 2-3 metre derinliğinde ki çamurdan yapılmış kuyu da odun ateşi üstünde pişirilmesiyle oluyor.. Kuzu eti o kadar yumuşak oluyor ki, ağzınıza attığınızda et parçalara ayrılıyor..















Karşılamadan sonra bahçede bulunan masalara oturduk ve ne yiyeceğimizi düşünürken arkadaşlar karışık kebap yiyelim dediler, olur yanıtını aldıktan sonra ikişer kişilik tepsilerimizi yaptırdık, kebap öncesi çiğ köftelerimiz geldi ancak çok başarılı olduklarını söyleyemem.. Kebaplarımız geldi, karışık kebabın içinde, tavuk, kuzu, adana, ufra vardı, altında bulgur pilavı ve kenarları salata ile süslenmişti. Kebap olayı güzeldi ancak gene bir kebaptan doğan beklentilerimi karşılamamıştı, sanki burada başka bir lezzet vardı, asıl bu mekanın ününü o yayıyordu..
Onu keşfettiğim an gecikmedi, Sur Tatlısı; o muhteşem lezzet, aranılan kan bu olayda gizliydi, cidden büyük bir olaydı Sur Tatlısı.. Sıcak İrmik bir tabağa dökülüyor üzerine vanilyalı dondurma konulup tekrar sıcak ırmak tatlısıyla üstü kapatılıyordu, irmiğin üstüne kimi zaman çilek kimi zamanda muz eklenerek sıcak şekilde servis ediliyordu. Bu tatlıya ilk çatalı batırdığım da anladım ki bu çatalla yenmez hemen kaşık istedim ve direk kaşıkla daldım, tatlının bitmesi dakika almamıştı, sizde bir gün giderseniz, benim bu tatlı için demek istediklerimi daha iyi anlayacaksınız..
Sur Kebap
Adres: İtfaiye Caddesi No: 27/1Adres tarifi: Kadınlar PazarıTelefon: (212)533-8088

Büyük Bi Aşk "İstanbul"..

Hayatta bana sürekli yazı yazdıracak bi şey varsa oda İstanbul'dur.. Sabah kalktığınızda havasını ayrı bi solursunuz, akşam yatarken gözlerinizi farklı bi kapatırsınız, arada geçen zaman dilimi ise bu şehre olan aşkın dolu dizgin dakikalarıdır..

Bi çok şehir gezersiniz, tatil yaparsınız, akrabaları ziyaret için uzak kalırsınız ancak gene özleminiz bu şehirdedir çünkü sevgilinizden, eşinizden, anne ve babanızdan farksızdır İstanbul, her türlü kucak açar size, her türlü bağrına basar..

Doğduğunuz yer Beyoğlu ise, İstanbul sizin için daha bi vazgeçilmez olur.. Beyoğlu'nun, İstanbul kokan sokaklarında yürürken, "İşte benim İstanbul'um budur" dersiniz. Bu şehir her gün birilerini doğururken, her günde birilerini alıp götürüyor ama ne olursa olsun bütün güzelliğiyle bizi her zaman kendine hayran bırakıyor..

İçinizden kopup gidercesine "Ben İstanbul Çoçuğuyum" diye haykıra biliyorsanız, İstanbullu olmuşsunuz demektir..